14 Ocak 2018 Pazar



44.Blog yazımda konu YAŞAM olsun dostlar, bize hediye edilen, lütfedilen YAŞAM, dört dörtlük yada kimisine göre zulüm olan YAŞAM, geçen hafta bu alemden 97 yıllık bir ömür geldi geçti, evet Aydın BOYSAN geçti bu topraklardan yaşama dair kattıklarıyla, mimarlığıyla, yazdığı kitaplarıyla ve rakı adabıyla öğrettikleriyle, Hakkari Vilayet Konağı ilk projesiydi, yaşama sevinci, nereye gitti İstanbul ve uzun yaşamanın sırrı ise yazdığı bir çok kitaptan bazıları, rakı adabına dair anlattıklarına bizzat Ortaköy'ün güzel insanlarından, renklerinden Kadir abimizin beni kendisiyle tanıştırmasıyla daha lezzetli bir hâl alarak birebir şahit oldum. Rakı deyince dostlar Bekri Mustafa'dan bahsetmeden olmaz, 16.Yüzyılın en değerli ve önemli sarhoşlarından, ismi nerede ise içki ile özdeşleşmiş Bekri Mustafa, yıllar boyu yaşadığı Eminönü'nde, bir şeyhle birlikte aynı türbede, yan yana ebedi istirahatinde yatar. Bekri'ye de YAŞAM bir rol biçmiş halka rağmen, bir gün yoksul bir mahallede caminin yanından geçer Bekri, o sırada musallada bir tabut var ama namazı kıldıracak imam ortalarda yok, cemaat beklemekten sıkılır ve başında kavuğu sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri  Mustafa'yı hoca zannederek namazı kıldırmasını söylerler. ''Yok ben hoca değilim'' dese de dinlemezler ve zorla öne geçirirler. Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına bir şey fısıldar. Cemaat ölüye ne söylediğini merak eder. Bekri Mustafa gülerek cevaplar: ''Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa imam oldu dersin. Onlar durumu anlar...'' dedim. Halka rağmen Bekri Mustafa'da YAŞAM değişmemiş, o içkiye bağlılığını devam ettirmiş, hatta bir gün neden bu kadar çok içiyorsun dediklerinde, omzunu silkip kendinden emin cevap verir Bekri, ''Öldükten sonra kıyamete kadar bekleyeceğimi düşünerek şimdiden bol, bol içiyorum ki sonradan aramayayım.'' YAŞAM bende de öyle dostlar (b)akışa göre geçerrrr giderr yaşanılan her an bir deneyimdir, görmemiz, farkedebilmemiz gereken bir deneyim. YAŞAM boyunca bir çok güzellikler gibi acı da yaşayabiliyorsunuz, önemli olan bunu taşıyabilmek, acıyı bal eyleyebilmek, YAŞAM deyince Anadolu coğrafyasından bahsetmeden olmaz, ülkenin yarısından çoğunun, uzunca bir zaman köy ortamında yaşamış olan, acılarla iç içe olan yaşamlarından bahsetmek, Fakir BAYKURT'un Tırpan ve Kaplumbağalar, Hasan KIYAFET'in Komünist İmam, Yaşar KEMAL'in İnce Memed ve diğer romanlarında bahsettiği acılar gibi, köylerde yaşanan yoksulluklar, zorunlu göçler, ötekileştirilmeler, asimilasyona uğratılmalar ve daha niceleri, YAŞAM ile ilgili hikayeler de muhabbetler de sürer gider ama yazımı Caddebostan sahilinde yaklaşık 5 sene önce başımdan geçen bir olay ile tamamlamak istiyorum. Dostlar ile bir muhabbet akşamından sonra deniz kenarında biraz oturmak denizin seyrine dalmak istedik, sahilde şişe toplayan orta yaşlı bir bey dikkatimizi çekti ve bir kaç şişe de biz topladık biraz muhabbete alalım diye, zorla bir miktar yardım etmemizi kesinlikle kabul etmediği gibi artık işinin bu olduğunu YAŞAM boyunca böyle gideceğini bize anlatmaya koyuldu. Muhabbetin devam ettiği sırada, şişe toplayan ismi Hasan olan abiye, ailesini sorduğumuzda bir iki dakikalık duraklamadan sonra Kadıköy-Fikirtepe'de bir gece kondu da yaşadıkları dönemde karısı ile iki kızını soba zehirlenmesinde kaybetmesini anlattı, evet onu başka bir YAŞAM ile bırakmıştı hayat, bu da bir YAŞAM idi. Israrlarımıza rağmen para yardımımızı almadı ve sessiz sedasız bir şekilde yürüdü gitti, kendisini neyin beklediği bir geleceğe doğru yürüdü bilmeden, sonrasında deniz daha bir sert vurdu kayalıklara, öylece oturduk kaldık dostlarla bir şey konuşmadan, uzun zamandır bu hikayeyi yazmak istiyordum bu yazıya kısmet oldu. YAŞAM her şeye rağmen güzeldir dostlar, deneyimleriyle, tatlarıyla. Yeni yazılarda buluşmak dileğiyle TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN