19 Mart 2018 Pazartesi


46.Blog yazım YAŞ dostlar, Sabahattin ALİ derki: Yaşamak... Tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak... Herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak... Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak... ne de güzel demiş Sabahattin ALİ, yeni bir başlangıçtır her canlı için yaşamak ve her yıla bir değer katmaktır YAŞ, bugün annemin 60.Doğum günü, yürekle, emekle, acıyla, vefa ile geçen 60 yıl, Erzincan'da başlayan, Eskişehir'de devam eden ve İstanbul'a dümen kıran bir yolculuk annemin ki her alınan YAŞ yolculuktan bir eser değil mi dostlar ? ağaçların çiçek açarak başladığı yolculuk gibi, kuşların doğar doğmaz kanat çırpmayı öğrenmesi gibi, YAŞ kimi insanda yılların omuzlara yüklediği bir yük, kimilerinde ise geçmişte bıraktığı tatlı anılardır. Bazen ilkbaharda söylenen neşeli bir şarkıdır YAŞ, bazende sonbaharda hüznü yaşarken bile gülmeyi bilmektir. Annemde her mevsimi yaşadı 60 yıllık ömründe, iyi ki doğduğumdan beri bana gülmüşsün, iyi ki bana Hicaz, Segah ve daha birçok makamlardan şarkılar öğretmişsin, iyi ki Dünya Beşiktaş'lılar Gününde doğmuşsun, iyi ki benim annem olmuşsun, seni çok seviyorum...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN


10 Mart 2018 Cumartesi



Merhaba dostlar 45.Blog yazımı yazma hazırlığı yaparken eski fotoğrafları karıştırıyordum, öyle fotoğrafları gördüm ki yıllardır görmediğim fotoğraflar idi bunlar, beni ÇOCUKLUĞUM olan yıllara götürdü, bende konuyu değiştirdim ÇOCUKLUĞUM olsun istedim, hangi yıllar olduğunu sormayın canım tarih önemlimi ki !! :):) ama yine de söyleyeyim bir önceki yüzyıl, toprak ile su ile hava ile haşır neşir olduğumuz, arkadaş olduğumuz yıllar işte, yeşilin, kır çiçeklerinin, papatyaların, kızların saçlarına taktıkları gelinciklerin olduğu yıllar, her gün çimenlerde kuzukulak yediğimiz, ceviz ağacının altında dinlendiğimiz, öğlen yemeği olarak bahçelerde ki erik, kayısı, vişne ağaçlarına daldığımız yıllar, insan kendi bahçesinde ki ağaçlara dalar mı hiç ? dalar tabi ben arkadaşlarımla dalacağım, babaannem de bize kızacak ve böylece oyun oynamış olacağız, oyun oynama özgürlüğümüz vardı, daha koca koca adamlar oyun alanımızı işgal altına almamışlardı, çelik-çomak, futbol, saklambaç, misket oynama alanlarımız ürkütücü beton yığınına henüz dönmemişti, kuşlar gibi oradan oraya koşarak oynardık oyunlarımızı, masumiyet karinesi İstanbul'un Ulus Mahallesine de uğramıştı, yani ÇOCUKLUĞUM olan o yıllarda ki Ulus Mahallesine, gecekondularda doğup büyüyerek iç içe olan komşularımız, arkadaşlarımız ile olan o yıllara, kuşların özellikle de saka kuşlarının cıvıl cıvıl öttüğü, uçurtma yarışları yaptığımız özgürlük yıllarına, belki de özgür ruhu o kuşlardan öğrendik, gökyüzünde özgürce uçup şarkı söyleyen o devrimci, özgür kuşlardan, güzeldi be dostlar güzeldi, önemli olan da o değil mi ? güzel olanı yaşamış ve arada paylaşabiliyor olmamız, bahar geliyor dostlar bahar, yeni bir yaşam başlıyor doğa anada ÇOCUKLUĞUM yıllarında ki güzelliklerden biri de bu idi, baharın gelişini, tabiatın dilini büyüklerimizin bilmesi, o dili konuşuyor olabilmeleri, cemrelerin ne zaman düşeceğini, bahar bayramını, aprilin beşini, hıdırellezi, çiçeklerin ve otların zamanını, ezelteri kokularını, anık toplamayı, tüm bunları yürekten yaşıyorlardı, doğa ana ile iç içe idi büyüklerimiz, boğazı yeşillikler içinde izleyen, farklı kültürlerden ve dinlerden oluşan bir halkın yaşadığı yer idi Ulus, huzurun yeriydi, kısa metrajlı bir film şeriti geçti dostlar gözlerimin önünden, tekrar tekrar izleyeceğim bir film bu, şimdi o huzur yerinde ne mi var ? en iyisi cevapsız kalsın dostlar, o film şeritinde ki kaybettiğimiz tüm canlara, kır çiçeklerine, papatyalara, gelinciklere, saka kuşlarına haaaa bir de Elif  sana selam olsun...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN