28 Ocak 2017 Cumartesi
Haftalık yazımın bu haftaki konusu SALTANAT
Birçok anlamı olan SALTANAT kelimesi, bir ülkede hükümdarın, padişahın, sultanın egemen olup, zenginlik ve bolluk içinde gösterişli yaşayarak, o ülkenin yaşayanları üzerinde baskı kurarak, egemenliği altına almasıdır...Biliyorsunuz dostlar, 1 Kasım 1922 de TBMM tarafından kaldırılan SALTANAT, 623 yıllık Osmanlı Devletinin yaşamının sonunu getirdi...Buraya kadar güzel olmasına güzel de acaba 95 yıldır kaldırılmış olan SALTANAT fiilen devam ediyor muydu???...Ben izlerinin devam ettiğini düşünüyorum, bunu Cumhuriyetin çeşitli dönemlerinde de görebilirsiniz...Milli egemenlik gerçekleşti ama halk cahil tutularak milli egemenlik oluşturuldu...Bunlara rağmen, demokratikleşmeye doğru yol alabilirdi güzel ülkem, belki de Atatürk bile eleştirilebilinir bu konuda...Çünkü kurulan yeni bir Meclis ve Cumhuriyet içerisinde sembolik bile olsa bir süre daha halifelik devam etti, sonra da 3 Mart 1924 te lağvedilmiş ve Osmanlı Hanedanı mensupları yurt dışına çıkarılmıştır...Kurulan yeni Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarının bu rejime kolay kolay alışamayacağı aşikar...Dile kolay 623 yıl biat kültürü ile yaşayan bir topluluktan bahsediyoruz, bir yandan da Osmanlıya bile kendi kültüründen, inancından, yaşam tarzından ödün vermemeye çalışan birçok farklı toplulukları görüyoruz...Atatürk'ten sonra bu farklı topluluklara Cumhuriyet döneminde eşit davranıldı mı...??? Bence hayır, isterseniz örnekleyelim...1942-1943 yılında çıkarılan Varlık Vergisi bu toprakların Cumhuriyetinin kara sayfasıdır...6-7 Eylül olayları ve yağması zira yine başka bir kara sayfa...19-26 Aralık 1978 Maraş'ta tam bir hafta boyunca 105 insanın öldürülüp, 200 evin yakılıp, 100 civarında işyerinin tahrip edilmesi ve ülkücü kanımız aksa da, zafer islamın sloganlarının atılması da bambaşka bir karanlık, üstelik orada öldürülen Alevilerin içinde Türk'te olması oldukça manidar, demek ki Türk olması bile yetmeyebiliyor...2 Temmuz 1993 Sivas'ta yakılan aydınları, hepimiz, coğrafyamızda başka bir karanlık olarak hatırlıyoruz...Sevgili dostlar bunların hepsinde SALTANAT izleri muhakkak var...Birçok egemenliğe ev sahipliği yapmış güzel Anadolu toprakları, SALTANAT ve benzeri bir yaşam tarzını kaldıramaz, zamanla yok olur gider...Halkların kucaklaşması olası SALTANAT ihtimalini bitirecektir...Umarım hep birlikte coğrafyamızın zengin kültürü ile daha demokratik bir yaşam ülkemizde yerini bulacaktır...Bunu çok istiyorum dostlar...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN
21 Ocak 2017 Cumartesi
BARIŞ'A DAİR haftalık yazımın bu haftaki konusu GÜVERCİN
Tevrat da geçen yazılı kaynağa göre, Nuh Peygamber, suların çekilip çekilmediğini öğrenmek için GÜVERCİN uçurur, gagasında zeytin dalı ile dönen GÜVERCİN tufanın sona erdiğini, insanlar için yeni bir başlangıcın olacağını müjdeler, bu haber üzerine gemi Ararat dağına oturur ve hayat yeniden başlar, GÜVERCİN ise artık BARIŞ sembolü olmuştur...Hakikaten öyledir yaradılışın en masum canlıları, kıyamaz hiçbir vicdan sahibi insan onlara, ama ya vicdan yoksa!...Aristoteles'in çok sevdiğim bir sözü vardır, ''Kalbi Eğitmeden, Aklı Eğitmek Eğitim Değildir, Vicdan Olmadan, Bilgi Sahibi Olmak Tehlikelidir'' ne güzel bir düşüncedir bu, vicdanımızı, yaşamımızın ön saflarında bulundurmak, bayrağı ona taşıtmak, ne büyük bir erdem...Bilir misiniz dostlar GÜVERCİN tedirginliği nedir?...Her tarafında gözü vardır GÜVERCİN lerin ve başı çok hareketli olup anında dönecek kadar süratlidir, kentin içinde, insan kalabalıklarında yaşarlar ama ürkekçe, bir o kadar da özgürce...Çok GÜVERCİN katledildi bu topraklarda, bazılarının arabalarına bombalar konuldu, bazılarını ise vurdular gün ortasında, yırtık ayakkabılarını tüm ülkemin görmesini sağladı, bazı yavru GÜVERCİN lerin ise yaşı büyültülüp asıldı, çünkü vicdanlar kurumuştu, o GÜVERCİN lerin zeytin dalı dağıtmasını, BARIŞ olmasını istememişti betonlaşmış kalpler...Hrant Ahparigin bedenen katledilişinin 10.yılında eşi Rakel Dink çok güzel sözler söyledi, ''Gelin Bu Ülkedeki GÜVERCİN Tedirginliğini Kaldıralım, Gelin GÜVERCİN lere Kıymayalım'' bunu yürekten söyledi Rakel Dink...GÜVERCİN Hristiyanlıkta insanlara kardeşçe bir arada yaşama duygusu getirir, İslamda ise saflığı ve günahsızlığı temsil eder...Alamut kalesini bilirsiniz dostlar, Hasan Sabbah müritleri ile iletişiminde GÜVERCİN leri çok kullanmıştır, teşkilatına ise GÜVERCİN kardeşliği denmiştir...Tasavvufta ise GÜVERCİN sır ve gönül taşır, 4 kapının 4.kapısı olan Hakikatı gönülden gönüle taşır, manevi ışığı gösterir...Ulu Hünkâr Hacı Bektaş ta GÜVERCİN donunda gelmiştir Horasan'dan Anadolu'ya, Pir Sultan Abdal asıldıktan sonra ise ''Bir GÜVERCİN Havalanır, Gider Hallac-ı Mansur ve Seyit Nesimi'ye'' derler...Alevilikte bir çok sembollerde GÜVERCİN vardır, bazı Ermeni Kiliselerinin mihrabında da GÜVERCİN VARDIR...Sevgili dostlar GÜVERCİN Türk, Kürt, İngiliz,Acem, Ermeni, Rum, Fransız her gönüle umut verir yeter ki vicdan sahibi olalım, umut demişken bir hikayeyle tamamlayalım yazımı...Tanrı peygamberlerin birine bir sandık hediye eder ve der ki; bu sandığı sana emanet ediyorum ama içini sakın açma, tamam der peygamber, der demesine de merak onu rahat bırakmaz ve içi içini yiyerek hafiften sandığı aralar, göz atar, bu sırada bir sarı bir de mavi GÜVERCİN sandıktan uçuverir, peygamber bir hamleyle sandığı kapatır ve beyaz GÜVERCİN içinde kalır, Tanrı gelir, peygamber ise mahçuptur, Tanrı şöyle seslenir; kaçırdığın sarı GÜVERCİN insanlık için sonsuza dek yaşam yani ölümsüzlüktü, mavi GÜVERCİN ise sonsuza dek mutluluk yaşatacak BARIŞ idi, peygamber sorar içinde kalan beyaz GÜVERCİN ise ne? Tanrı cevap verir, o da sonsuza kadar sürecek olan umuttur...Umudumuzu kaybetmeyelim sevgili dostlarım...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN
14 Ocak 2017 Cumartesi
Merhaba dostlar Barış'a Dair haftalık yazımın konusu DANS
DANS, o büyülü yürüyüş, kimi zaman aşık olunca, kimi zaman kederli, kimi zamanda hırçın olunca ama hep baştan çıkarıcı, insanı kendinden geçiren, adeta parmaklarının uçlarında yükselir gibi yaşamı bir yerinden yakalatan o güzel duygu ve harekettir DANS...Hani Ulu Hünkar Hacı Bektaş der ya dini, dili, ırkı ne olursa olsun iyiler iyidir diye, DANS içinde bu sözler geçerli...Din, dil, ırk ayrımı yapmıyor, eller birleşince akla gelen tüm ayrılıkları, yürek ortadan kaldırıyor, o an DANS eden tüm insanları tek vücutta topluyor...Bunun örnekleri ve yaşanmış hikayeleri o kadar çok ki dostlar, baleden tangoya, sirtakiden halaya, zeybekten horona onlarca çeşittir DANS...Yüzyıllardır halkları yaşama davet eder DANS, sokakta yaşayan bir insanda kimi zaman DANS eder oynar, milyoner bir zenginde, hedef aynıdır yaşama tutunmak o an...BEŞİKTAŞ taraftarı olarak övünürüz ya ''Önce Biz Vardık'' diye, Homeros'ta M.Ö. 8.Yüzyılda ''Önce Dans Vardı'' der...İlkel topluluklarda bile duyguların dile gelmesi, doğa üstü güçlerle iletişime geçmektir DANS...Günümüzde de bazı inançlarda vardır ya dostlar, Alevi Cem Ayinlerinde dönülen Semah ta bir DANS, Mevlevi Ayinlerinde Semazenlerin döndüğü, Şems Tebrizi'nin başlattığı Sema da bir DANS...İnsanlar yaşama bağlılıklarını, doğa anaya minnettarlığını farklı zamanlarda hep DANS ile göstermiştir...Baharın gelişi de DANS ile karşılanmış ve zamanla bedensel hareketler belirli bir kurala konularak DANS çeşitleri ortaya çıkmıştır...Hele o çeşitlerden biri var ki Buones Aires varoşlarından, yaşam mücadelesi verilerek AŞK ı anlatan ve tüm dünyaya yayılan bir DANS çeşitidir Tango...Bir zamanlar benimde sevgili arkadaşım Murat Ali MANDACI'dan ders aldığım Sirtaki ye ne demeli, Sirtaki sayesinde Rum müziklerine, mezelerine rakının farklı bir penceresine bakmak, ne hoş benim için...Etkilendiğim, en sevdiğim iki roman vardır dostlar, biri Paulo COELHO' nun Simyacı romanı diğeri ise Nikos KAZANCAKİS'in Zorba romanı, KAZANCAKİS Zorba için kendini ifade edebilmenin yegane yolu DANS tır der, kelimelerin kifayetsiz kaldığı, kendini yeterince ifade edemediği bir durumda Zorba, yazara şöyle der, ''Ah vre patron, o dediklerini DANS edebilseydin de, ben de anlasaydım!'' der...Davul-Zurna ezgileri de bir DANS tır dostlar, hele bir de ERZİNCAN'lıysanız, Davul-Zurna kendi yörenizin ezgilerini çalıyorsa, içiniz kıpır kıpır olur ve dayanamaz kalkarsınız o halaya, kendi köyümüzden yaşanmış bir hikayeyi paylaşayım sizinle dostlarım, köyümüzde bir gün cenaze olur ve aynı gün önceden planlanmış bir düğün de vardır, Davul-Zurna ise köy meydanında hazırdır, düğün sahipleri cenaze evine saygıdan dolayı düğünü iptal etmek ister ama cenaze evinin büyüğü köy meydanına gelerek Davul-Zurnayı çaldırır, halayın başına geçerek hem ağlar hem de bir tur halay çeker ve sonra bırakır halayı ve düğünün devam etmesini ister, burada da Davul-Zurna, ezgileriyle hem hüzne, hem neşeye dem vurmuş olup DANS ın yaşam bağını ortaya koymuştur...Bu yazımı, Işıklar İçinde Olsun, güzel kardeşim Elif'im ile DANS ettiğim bir fotoğrafı bütünleştirmek istiyorum dostlarım...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN
DANS, o büyülü yürüyüş, kimi zaman aşık olunca, kimi zaman kederli, kimi zamanda hırçın olunca ama hep baştan çıkarıcı, insanı kendinden geçiren, adeta parmaklarının uçlarında yükselir gibi yaşamı bir yerinden yakalatan o güzel duygu ve harekettir DANS...Hani Ulu Hünkar Hacı Bektaş der ya dini, dili, ırkı ne olursa olsun iyiler iyidir diye, DANS içinde bu sözler geçerli...Din, dil, ırk ayrımı yapmıyor, eller birleşince akla gelen tüm ayrılıkları, yürek ortadan kaldırıyor, o an DANS eden tüm insanları tek vücutta topluyor...Bunun örnekleri ve yaşanmış hikayeleri o kadar çok ki dostlar, baleden tangoya, sirtakiden halaya, zeybekten horona onlarca çeşittir DANS...Yüzyıllardır halkları yaşama davet eder DANS, sokakta yaşayan bir insanda kimi zaman DANS eder oynar, milyoner bir zenginde, hedef aynıdır yaşama tutunmak o an...BEŞİKTAŞ taraftarı olarak övünürüz ya ''Önce Biz Vardık'' diye, Homeros'ta M.Ö. 8.Yüzyılda ''Önce Dans Vardı'' der...İlkel topluluklarda bile duyguların dile gelmesi, doğa üstü güçlerle iletişime geçmektir DANS...Günümüzde de bazı inançlarda vardır ya dostlar, Alevi Cem Ayinlerinde dönülen Semah ta bir DANS, Mevlevi Ayinlerinde Semazenlerin döndüğü, Şems Tebrizi'nin başlattığı Sema da bir DANS...İnsanlar yaşama bağlılıklarını, doğa anaya minnettarlığını farklı zamanlarda hep DANS ile göstermiştir...Baharın gelişi de DANS ile karşılanmış ve zamanla bedensel hareketler belirli bir kurala konularak DANS çeşitleri ortaya çıkmıştır...Hele o çeşitlerden biri var ki Buones Aires varoşlarından, yaşam mücadelesi verilerek AŞK ı anlatan ve tüm dünyaya yayılan bir DANS çeşitidir Tango...Bir zamanlar benimde sevgili arkadaşım Murat Ali MANDACI'dan ders aldığım Sirtaki ye ne demeli, Sirtaki sayesinde Rum müziklerine, mezelerine rakının farklı bir penceresine bakmak, ne hoş benim için...Etkilendiğim, en sevdiğim iki roman vardır dostlar, biri Paulo COELHO' nun Simyacı romanı diğeri ise Nikos KAZANCAKİS'in Zorba romanı, KAZANCAKİS Zorba için kendini ifade edebilmenin yegane yolu DANS tır der, kelimelerin kifayetsiz kaldığı, kendini yeterince ifade edemediği bir durumda Zorba, yazara şöyle der, ''Ah vre patron, o dediklerini DANS edebilseydin de, ben de anlasaydım!'' der...Davul-Zurna ezgileri de bir DANS tır dostlar, hele bir de ERZİNCAN'lıysanız, Davul-Zurna kendi yörenizin ezgilerini çalıyorsa, içiniz kıpır kıpır olur ve dayanamaz kalkarsınız o halaya, kendi köyümüzden yaşanmış bir hikayeyi paylaşayım sizinle dostlarım, köyümüzde bir gün cenaze olur ve aynı gün önceden planlanmış bir düğün de vardır, Davul-Zurna ise köy meydanında hazırdır, düğün sahipleri cenaze evine saygıdan dolayı düğünü iptal etmek ister ama cenaze evinin büyüğü köy meydanına gelerek Davul-Zurnayı çaldırır, halayın başına geçerek hem ağlar hem de bir tur halay çeker ve sonra bırakır halayı ve düğünün devam etmesini ister, burada da Davul-Zurna, ezgileriyle hem hüzne, hem neşeye dem vurmuş olup DANS ın yaşam bağını ortaya koymuştur...Bu yazımı, Işıklar İçinde Olsun, güzel kardeşim Elif'im ile DANS ettiğim bir fotoğrafı bütünleştirmek istiyorum dostlarım...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN
7 Ocak 2017 Cumartesi
Merhaba dostlar haftalık makalemin bu haftaki konusu KAR olsun
Kar temizliktir dostlar, hem doğa ana da hemde yüreklerde, kalplerde temizliktir...Kar yağdığı zaman en yaşlı insanlar bile çocukluklarını hatırlar, çocuksu zevkleri, ufacık şeylerden mutlu olmayı hatırlar...Ulus' ta gecekondu mahallesinde doğup büyüyen biri olarak her mevsimin tadını doğa ana ile birlikte en güzel şekilde alırdık, hele kar yağdığı zaman kızaklar yaparak, Murat GÜZELSOY abimizin evlerinden aşağı doğru, sevinç çığlıkları atarak aşağıya doğru kaymak saf çocukluk yaşamımızın en güzel hallerindendi...Tanrı bize gökyüzünden bembeyaz konfetiler atıyor, kirlenmiş dünya ile birlikte yürekler de temizlensin diye, tam da o dönemlerdeyiz, güzel ülkemde yürekler, vicdanlar temizlensin, zulümler bitsin...Güneş her canlıları eşit ısıtıyorsa, yağmur her canlıyı eşit ıslatıyorsa, karda her canlıya eşit yağar, yeter ki o pak ve temiz hali yürekler kabullensin...Kar birçok şarkılarda da dile gelmiştir, Nilüfer' in seslendirdiği ''Her Yerde Kar Var'' şarkısında olduğu gibi bazı şarkılarda da ölümü anlatmıştır Kar, Işıklar İçinde Olsun yakın köylümüz sevgili Kerim TEKİN' in seslendirdiği gibi ''Kar Beyazdır Ölüm'' diyerek ölümü temizlik olarak ta anlatır ama daha yaşanılması, paylaşılması gereken çok AN var dostlar...Kar en çok ta dağlara yakışıyor dostlar, tıpkı memleketim Şirin Erzincan' da olduğu gibi, Köhnem Dağları, Munzur Dağları ve Keşiş Dağları, üstündeki karlar ile daha bir asil duruyor, üstünde kar olmayan dağ üşürmüş, dağ kocadır, üstüne yağan beyaz pak ise karıdır, pak ve masum kar dağların daimi süsüdür...Mevlana der ki ''Kar taneleri ne güzel anlatıyor birbirine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğunu'' aslında bu sözler gibi doğa ana bizlere yaşamın güzelliklerinin tüyolarını veriyor, yeter ki o güzellikleri görebilelim her daim...Kar doğa ana da inci tanesidir, zarif bir şekilde misafir olarak gelir ve yine tüm zarafetiyle eriyerek veda eder, bu da yaşamdan bir tüyo değil mi dostlar, en saf halimizle zarif bir bebek olarak geliriz bu aleme ve yaşamın güzelliklerini her AN tadarak, sevgi dolu, asil, zarif bir şekilde devr-i daim olmalıyız...Her türlü olumsuzlukları bertaraf etmek, doğru insanlar ile birlikte sevgi tohumları ekerek olur dostlar...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN
Kar temizliktir dostlar, hem doğa ana da hemde yüreklerde, kalplerde temizliktir...Kar yağdığı zaman en yaşlı insanlar bile çocukluklarını hatırlar, çocuksu zevkleri, ufacık şeylerden mutlu olmayı hatırlar...Ulus' ta gecekondu mahallesinde doğup büyüyen biri olarak her mevsimin tadını doğa ana ile birlikte en güzel şekilde alırdık, hele kar yağdığı zaman kızaklar yaparak, Murat GÜZELSOY abimizin evlerinden aşağı doğru, sevinç çığlıkları atarak aşağıya doğru kaymak saf çocukluk yaşamımızın en güzel hallerindendi...Tanrı bize gökyüzünden bembeyaz konfetiler atıyor, kirlenmiş dünya ile birlikte yürekler de temizlensin diye, tam da o dönemlerdeyiz, güzel ülkemde yürekler, vicdanlar temizlensin, zulümler bitsin...Güneş her canlıları eşit ısıtıyorsa, yağmur her canlıyı eşit ıslatıyorsa, karda her canlıya eşit yağar, yeter ki o pak ve temiz hali yürekler kabullensin...Kar birçok şarkılarda da dile gelmiştir, Nilüfer' in seslendirdiği ''Her Yerde Kar Var'' şarkısında olduğu gibi bazı şarkılarda da ölümü anlatmıştır Kar, Işıklar İçinde Olsun yakın köylümüz sevgili Kerim TEKİN' in seslendirdiği gibi ''Kar Beyazdır Ölüm'' diyerek ölümü temizlik olarak ta anlatır ama daha yaşanılması, paylaşılması gereken çok AN var dostlar...Kar en çok ta dağlara yakışıyor dostlar, tıpkı memleketim Şirin Erzincan' da olduğu gibi, Köhnem Dağları, Munzur Dağları ve Keşiş Dağları, üstündeki karlar ile daha bir asil duruyor, üstünde kar olmayan dağ üşürmüş, dağ kocadır, üstüne yağan beyaz pak ise karıdır, pak ve masum kar dağların daimi süsüdür...Mevlana der ki ''Kar taneleri ne güzel anlatıyor birbirine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğunu'' aslında bu sözler gibi doğa ana bizlere yaşamın güzelliklerinin tüyolarını veriyor, yeter ki o güzellikleri görebilelim her daim...Kar doğa ana da inci tanesidir, zarif bir şekilde misafir olarak gelir ve yine tüm zarafetiyle eriyerek veda eder, bu da yaşamdan bir tüyo değil mi dostlar, en saf halimizle zarif bir bebek olarak geliriz bu aleme ve yaşamın güzelliklerini her AN tadarak, sevgi dolu, asil, zarif bir şekilde devr-i daim olmalıyız...Her türlü olumsuzlukları bertaraf etmek, doğru insanlar ile birlikte sevgi tohumları ekerek olur dostlar...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN
2 Ocak 2017 Pazartesi
merhaba
Aziz NİKOLA yani Noel BABA....Antalya' lı olan Noel BABA (Aziz NİKOLA) 4.Yüzyıl Hristiyan azizlerindendir....Çocukların ve denizcilerin azizi olarak kabul görülen Aziz NİKOLA, iyi kalpli ve cömertliği ile hep bilinirmiş....Çocukları hediyeler ile sevindirmesi kadar güzel bir şey daha nasıl olsun....Malesef 2016 da ülkemizde hep olumsuzluklar baş gösterdi, tek güzel olay belki de ŞANLI BEŞİKTAŞ' ımızın şampiyonluğu idi....Artık yeni bir yıl ile birlikte güzelliklerin dolu dolu olduğu kardeşçe bir arada yaşam olmasını ümit etmek istiyorken hafta içi yine saçma sapan yılbaşı kutlamalarını protesto eden haberler ile doldu....Hele ki o AYDIN Nazilli' deki görüntü tamamen felaket....Birini Noel BABA kılığına sokup dövüp sonrada başına silah dayamak bu insanların yüreksiz, vicdansız ve düşünce fakiri olduklarını gösteriyor....Kutlamayın efendim size kutlayın denmiyor ama nedir bu zorbalık....Ramazan sofralarında Hristiyan Rahip ve Papazları, Alevi Dedeleri, Yahudi Hahamları hep birlikte hoşgörü ile sofralarda yer alıyor, aynı hoşgörüyü sende göster be kardeşim....Ramazan ayı gelince ben o pideleri almayı çok seviyorum mesela....Ya İstiklal caddesinde şişme Noel BABA yapıp sünnet etmeye çalışıp balonu patlatmakta neyin nesi, hem rezil oluyorsun hemde biz kardeş kardeş yaşıyoruz diyorsun, bu mu kardeş kardeş yaşamak....Biz kardeşçe yaşayacağız efendiler, düşünce fakiri insanlara rağmen....Sevgili dostlar, yeni yıl sevginin, dostluğun, BARIŞIN miladı, başlangıcı olsun güzel ülkemde....Tüm yürekler AŞK dolsun, vicdan sahibi olsun....Sağlık, mutluluk ve parada olsun....Tabiki ŞANLI BEŞİKTAŞ' ımızda 15.Şampiyonluğuna kavuşsun....Dostlarım önümüzdeki haftadan itibaren haftalık yazılarım hem burada hemde BLOG sayfamda olacak, BLOG sayfamdan da takip ederseniz mutlu edersiniz....Antalya' lı Noel BABA ya da selam olsun....TANRI SEVGİDİR....SEVELİM....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)