Merhaba dostlar Barış'a Dair haftalık yazımın konusu DANS
DANS, o büyülü yürüyüş, kimi zaman aşık olunca, kimi zaman kederli, kimi zamanda hırçın olunca ama hep baştan çıkarıcı, insanı kendinden geçiren, adeta parmaklarının uçlarında yükselir gibi yaşamı bir yerinden yakalatan o güzel duygu ve harekettir DANS...Hani Ulu Hünkar Hacı Bektaş der ya dini, dili, ırkı ne olursa olsun iyiler iyidir diye, DANS içinde bu sözler geçerli...Din, dil, ırk ayrımı yapmıyor, eller birleşince akla gelen tüm ayrılıkları, yürek ortadan kaldırıyor, o an DANS eden tüm insanları tek vücutta topluyor...Bunun örnekleri ve yaşanmış hikayeleri o kadar çok ki dostlar, baleden tangoya, sirtakiden halaya, zeybekten horona onlarca çeşittir DANS...Yüzyıllardır halkları yaşama davet eder DANS, sokakta yaşayan bir insanda kimi zaman DANS eder oynar, milyoner bir zenginde, hedef aynıdır yaşama tutunmak o an...BEŞİKTAŞ taraftarı olarak övünürüz ya ''Önce Biz Vardık'' diye, Homeros'ta M.Ö. 8.Yüzyılda ''Önce Dans Vardı'' der...İlkel topluluklarda bile duyguların dile gelmesi, doğa üstü güçlerle iletişime geçmektir DANS...Günümüzde de bazı inançlarda vardır ya dostlar, Alevi Cem Ayinlerinde dönülen Semah ta bir DANS, Mevlevi Ayinlerinde Semazenlerin döndüğü, Şems Tebrizi'nin başlattığı Sema da bir DANS...İnsanlar yaşama bağlılıklarını, doğa anaya minnettarlığını farklı zamanlarda hep DANS ile göstermiştir...Baharın gelişi de DANS ile karşılanmış ve zamanla bedensel hareketler belirli bir kurala konularak DANS çeşitleri ortaya çıkmıştır...Hele o çeşitlerden biri var ki Buones Aires varoşlarından, yaşam mücadelesi verilerek AŞK ı anlatan ve tüm dünyaya yayılan bir DANS çeşitidir Tango...Bir zamanlar benimde sevgili arkadaşım Murat Ali MANDACI'dan ders aldığım Sirtaki ye ne demeli, Sirtaki sayesinde Rum müziklerine, mezelerine rakının farklı bir penceresine bakmak, ne hoş benim için...Etkilendiğim, en sevdiğim iki roman vardır dostlar, biri Paulo COELHO' nun Simyacı romanı diğeri ise Nikos KAZANCAKİS'in Zorba romanı, KAZANCAKİS Zorba için kendini ifade edebilmenin yegane yolu DANS tır der, kelimelerin kifayetsiz kaldığı, kendini yeterince ifade edemediği bir durumda Zorba, yazara şöyle der, ''Ah vre patron, o dediklerini DANS edebilseydin de, ben de anlasaydım!'' der...Davul-Zurna ezgileri de bir DANS tır dostlar, hele bir de ERZİNCAN'lıysanız, Davul-Zurna kendi yörenizin ezgilerini çalıyorsa, içiniz kıpır kıpır olur ve dayanamaz kalkarsınız o halaya, kendi köyümüzden yaşanmış bir hikayeyi paylaşayım sizinle dostlarım, köyümüzde bir gün cenaze olur ve aynı gün önceden planlanmış bir düğün de vardır, Davul-Zurna ise köy meydanında hazırdır, düğün sahipleri cenaze evine saygıdan dolayı düğünü iptal etmek ister ama cenaze evinin büyüğü köy meydanına gelerek Davul-Zurnayı çaldırır, halayın başına geçerek hem ağlar hem de bir tur halay çeker ve sonra bırakır halayı ve düğünün devam etmesini ister, burada da Davul-Zurna, ezgileriyle hem hüzne, hem neşeye dem vurmuş olup DANS ın yaşam bağını ortaya koymuştur...Bu yazımı, Işıklar İçinde Olsun, güzel kardeşim Elif'im ile DANS ettiğim bir fotoğrafı bütünleştirmek istiyorum dostlarım...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder