40.Blog yazımın konusu KIRK...KIRK birçok inanışta önemli bir yere sahiptir...KIRK sayısı içinde geçen birçok isim ve deyimler mevcuttur...KIRKpınar, KIRKharamiler, KIRK-ikindi yağmurları, KIRK dereden su getirmek, KIRK bir kere maşallah, KIRK ev kedisi, KIRK para, KIRK yılın başı, KIRK yılda bir, KIRK yıllık dost, KIRK katır mı-KIRK satır mı, bir fincan kahvenin KIRK yıl hatırı olması, KIRK sayısının özel ve uğurlu bir sayı olduğuna, bazı tabiat varlıklarını temsil ettiğine çok eski çağlardan beri inanılır...İslam peygamberi Hz.Muhammed'e 40 yaşında peygamberlik verilmesi ve ona ilk bağlananların 40 kişi olması, kadınlarda hamileliğin 40 hafta olması ve doğan çocuğun 40 günü dolmadan dışarı çıkarılmaması, Nuh Tufanının 40 gün süren yağmurlardan sonra oluşması, Tanrı'nın Hz.Adem'in çamurunu 40 gün yoğurduğuna inanılması, doğum ve ölümlerin sonrasında 40 gün geçmesi sonucunda lokma dağıtılması ve 40 çıkarmak deyiminin kullanılması, Hz.Musa'nın Sina dağına gidişinin 40 gün sürmesi, Hz.İsa peygamberin 40 gün çölde kalması, Alevi inancına göre 40 lar meclisi olması, Kutadgu Bilig'te insanın olgunluk yaşının 40 yaş olarak gösterilmesi, Hz.Yunus'un 40 gün balığın içinde kalması ve yine Alevi inancına göre 4 kapı 40 makam öğretisi olması, KIRK sayısının farklı kültürlerde önemli bir yeri olduğunu gösteriyor...Bende 40 yaşında bu 40.Blog yazımda yaklaşık 40 günlük bir tatil molası vereceğim ve dönüşte yolculuğumuza kaldığımız yerden devam edeceğim...Sevgili dostlar verdiğim mesajların daima Aşk, Sevgi, Barış adına olmasına ve birbirimize ışık yayılmasına dikkat etmeye çalıştım, yörüngemizi ne kadar çok aydınlatır ve aydınlanırsak yaşamı fazlasıyla güzelleştirebiliriz, sevgiyle kalın...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN
39.Blog yazımın konusu ALEVİ inancı...Bende ALEVİ inancı taşıyan bir ailenin evladı olarak yine bu inanç ile kendimi yetiştirip yakından tanımaya çalıştım amacım siz dostlar ile bilgi alışverişi yapmak ve yaparken de farklı bakış açılarına her dostumun muhabbet ile bakmasını sağlamaktır...Bu anlamda tanıdığım, bizzat görüştüğüm ALEVİ yazar ve araştırmacı büyüklerime de muhabbetlerimi iletiyorum...ALEVİ inancına tabiki benimde bir bakış açım ve araştırmalarım kendi çapımda var ama ben yüzyıllardır Anadolu coğrafyasının farklı bölgelerinde yaşayan ALEVİ topluluklarının bakış açısına değinmek istiyorum...ALEVİ inancı ülkemizde genel olarak Hz.Ali'ye gönül bağı olan, seven, onun yolu ve ailesi olan Ehl-i Beyt sevgisini taşıyan topluluklar olarak bilinir...ALEVİ inancının ibadet yeri Cemevidir, perşembe geceleri ve pazar gündüzleri Cem ayinleri yapılır...ALEVİ halkına inançlarının devamlılığı, yol göstericiliği ise dedeler, mürşitler, pirler ve rehberler aracılığıyla olur, dedelerin Ehl-i Beyt soyundan haliyle Hz.Muhammed'in soyundan geldiğini kabul eder bir kısım ALEVİ halkı ve 4 Kapı 40 Makama biat ederler, bu 4 Kapı Şeriat-Tarikat-Marifet ve Hakikat kapısıdır...Yol gösteren ALEVİ dedelerinin, yolun ilim, irfaniyle yetişmiş, halka her yönden örnek olmayı teşkil edecek şekilde olgun ve muhabbet adamı olması gerekiyor...Birde dedelerin talipleri vardır, bu talipler ALEVİ yoluna ikrar verip girenlerdir, bu taliplerin içinde Türk-ALEVİ, Kürt-ALEVİ, Arap-ALEVİ ve hatta Hristiyanlıktan, özelliklede Ermenilerden asimilasyona uğratılmış ALEVİ halkları vardır...Talipler hangi milletten olursa olsun öncelikleri milliyetleri değil ALEVİ inancıdır...Memleketim Erzincan-Kemah bunun en güzel örneği, belirttiğim 4 milletten de ALEVİ vardır ve milliyetleri ikinci plana atılır...ALEVİ inancının Anadolu halkının içine hangi tarihlerde girdiği ise ciddi anlamda tartışma yaratan bir konu ve ALEVİ halkını iki farklı bakış açısına iten bir durum, buraya kadar bir bakış açısından bahsetmeye çalıştım sevgili dostlar ve bu bakış açısına göre ALEVİ inancı İslamın içinde, birde özellikle Avrupa ve yeni nesil ALEVİ topluluklarında oluşan bir bakış açısı var, bu da ALEVİ inancının İslam ile alakası olmadığını ve Işık yolu olduğunu söyleyen kesim...ALEVİ halkının içinde ciddi anlamda bu görüşe eğilim var, ALEVİ kelimesi alev kelimesinden -i eki alıp türeyerek aleve ait ışığa ait anlamında kullanılmaktadır ve bu bakış açısına göre de 4 Kapı 40 Makam vardır ve bu 4 Kapı Hukuk-Yol-Marifet ve Hakikat kapısıdır...ALEVİ halkı cem ayinlerinde bağlama eşliğinde semah döner, lokma dağıtır, küskünleri barıştırır ve inancın temeli öğretilir, yüz kızartıcı bir suç işlendiğinde ise o kişi ALEVİ halkının gözünde ''düşkün'' ilan edilir...Pir Sultan Abdal en önemli ALEVİ pirlerinden biri olarak geçer...ALEVİ inancının bir görüşüne göre ise cennet ve cehennem kavramları da yoktur, Şamanizmden etkilendiğini ve tüm semavi dinlerden önce varolduğunu iddia ederler...Yaşamı var eden dört kuvvete (ateş-toprak-su ve hava) inanarak, Nur'dan geldiklerini yeniden don değiştirerek Nur'a geri döneceklerine inanılır...Bu örnekleri daha da çoğaltabiliyoruz sevgili dostlar, gelelim hangi ALEVİ inancının doğruluğunu kabul etmemiz gerektiğine, burada kararı sizlerin yorumlarınıza bırakıyorum ama bana göre inanç önce insanı, doğayı, tüm canlıları sevmekten geçiyor, sevgiyi kendi yörüngemizde başlatıp tüm çevreye yaymaktan geçer...Yüreğimizi ortaya koymaktan geçiyor...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN
38.Blog yazımın konusu SU...SU vardı başlangıçta sadece SU...Gök, ay, güneş, hava, ateş, toprak ve ağaç gibi doğa ananın güzelliklerinden öncede SU vardı...Ebedi başlangıç, abıhayattır SU, anne rahmidir, öncesi ve sonrası olmayan bir zamandır SU...İnsanlığın doğumu da ölümü de SU ile değil mi? sevgili dostlar...Dede KORKUT'a göre TANRI'nın yüzünü görmüş, ayna olmuştur SU...Saflık, bereket, şeffaflıktır SU, kötülükleri temizleyen, ruha şifa veren, insanlığın aslıdır, özüdür SU...İnsanın içine şifa verdiği gibi dışını da temizleyendir SU, her doğan bebekler SU ile yıkanır, SU ile kutsanır, Vaftiz edilir, SU ile devletler, medeniyetler, şehirler kurulmuştur...Rast, Hüseyni, Uşşak ve Hicaz makamının gizemidir SU...SU her daim kaybolmaz, dolaşırrr, akarrr, gezerrr, uyurrr ama kaybolmaz...SU sadece insanlığa değil, ağaçlara, çiçeklere, hayvanlara tüm canlılara yaşam verir...SU Aşktır, Fırat ile Dicle kızın birbirine olan Aşkıdır, adına türküler yakılmasıdır, Erzincan'da, Harput'ta, Diyarbakır'da, Urfa'da hani oğullarımıza Fırat, kızlarımıza Dicle ismini koyarız ya bu Aşkın, türkülerin hatırına koyarız bu isimleri, SU bazende hüzündür, 100 yıl önce Aşk ile şevk ile akan Fırat'ın haftalarca kırmızı akmasıdır, kadın, çocuk demeden derinliğine zorla atılmasıdır feryat, figan içinde, ağıtlar çekilerek korkuya rağmen...SU Van gölüdür, içinde Ahtamar adasını barındıran, İnci kefalinin cennetidir, bir şehre tarih verendir...SU Karadeniz'in dereleridir, Fırtına vadisidir, Ayder yaylasıdır, Hes projelerine karşı savaş açmaktır tulumlar eşliğinde, Karadeniz halkına beni yalnız bırakmayın der gibi bakandır SU, onu yalnız bırakmak doğa anadaki tüm canlıların ömrünü kısaltmaktır sevgili dostlar...SU Kazdağlarıdır, her yıl 6 Hafta boyunca havasını soluduğum, derelerinde gezdiğim, tadına doyamadığım, koca çınar Yaşar KEMAL'in dediği gibi ''Bin pınarlı İda dağıdır'' SU, zeytin ağaçlarının, kızıl çam ormanlarının dostudur, bülbül gibi şakımasıdır Kazdağlarında SU...Veeee SU İstanbul Boğazıdır, doğduğum şehri, iki kıtayı ayıran İstanbul'a can katan, adına sayısız güzel şarkılar yazdıran Boğazın gizemli kahramanıdır SU...Anadolu'dan kalma bir terim vardır ''SU gibi aziz ol'' diye, sizlerde SU gibi aziz olun dostlar, SU ile birlikte, hepimizin şifa dolu, şeffaf, bereketli yaşamı daim olsun...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN



