1 Nisan 2017 Cumartesi
Haftalık yolculuğumun 27.si TİYATRO ile devam ediyor...Namık KEMAL derki: TİYATRO Aşka benzer, insanı hazin hazin ağlatır ama verdiği acının gücünde bir başka tat bulunur, TİYATRO evrene benzer, insanı doya doya güldürür ama yansıttığı tuhaflıklar, gülerken ağlamak için istekler doğurur...Yaşamda öyle değil mi dostlar, hazin hazin ağlatırken acısı ile başka bir tat verir, doya doya güldürürken ağlatabiliyor...TİYATRO insanı sahnede anlatma sanatıdır, evrenin en yüce varlığı olan insanı en güzel anlayabileceğimiz yerdir...TİYATRO toplumların kültür aynasıdır, gönülden gönüle bağ kurar, kalplerin perdesini açar...Farklı gönülleri, farklı yürekli dostları TİYATRO sayesinde tanımama aracı olan Kaan ERKAM hocama da teşekkür ediyorum...TİYATRO eski Yunanistan' da doğmuştur, adını ''Dionyos'' verdikleri Tanrı kahraman adına yılda bir defa tertiplenen ''Dionyos Şenlikleri'' nde insanlar içip eğlenerek keyiflenir, bazı kimseler ise ortaya çıkarak taklitler yapar, güldürmeye başlarlar...Coğrafyamızda ise ilk TİYATRO 19.yüzyılın başlarında yabancı kumpanyaların İstanbul' a gelmesiyle başlar...Naum efendi ilk TİYATRO binasını kurduğu zaman ilk yerli kumpanyayı da yapar ve Ermenice oynamaya başlanır birkaç yıl sonra da Türkçe oynanmaya başlanmıştır...Gedikpaşa' da kurulan Güllü Agop Tiyatrosu da Ermenice ve Türkçe oyunlar oynamıştır...Türklerde ata kültürlerinde ve inançlarında da TİYATRO vardır...Şaman törenlerinde maske kullanma, hayvan taklitleri yapma ve dans etme, öğelerinde bulunurmuş...Anadolu' ya da gelenekleri ile gelmişler ve İslam öncesi yaşam tarzlarını uygulamaya devam etmişler...Meddah, Karagöz, Orta oyunu Türklerin bazı oyunlarından birkaçıdır...TİYATRO deyince öyle isimler ve oyunlar geliyor ki aklımıza, Güllü Agop, Tomas Fasulyeciyan, Afife Jale, Muhsin Ertuğrul, Haldun Dormen daha sayıları nice nice çok olan sanat emekçilerinin isimlerini saymak mümkün...Sevgili dostlar Haldun Dormen demiş iken sevgili hocamızın önemli bir müzikalini 16 ve 22 Mayıs 2017 tarihlerinde Ortaköy Afife Jale sahnesinde oynayacağız...Heyecan ve keyif içinde geçen provalarımızın, verdiğimiz emeğin ürününü, şarkılar eşliğinde sahnede izlemenizi tavsiye ederim...Haftalık yolculuğumu beni çok etkileyen, her okuduğumda yüreğime dokunan ve Kaan Erkam hocamın da ''Meyhanede'' adlı oyunumuzun sonuna eklediği Tomas Fasulyeciyan' ın o meşhur tiradı ile bitiriyorum...
''Zaten aktör dediğin nedir ki ? oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır, bir zaman sonra da unutulur gider, olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız, görooorum, hepiniz gardoroba koşmaya hazırlanıorsunuz, birazdan teatro bomboş kalacak ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar, çünkü Satenik' in bir şarkısı şu perdelerde takılı kalmıştır, benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir, Hıranuş' la Virginia' nın bir dialogu eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır, işte bu hatıralar o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde sahneye dökülürler, artık kendimiz yoğuz seyircilerimizde kalmadı ama repliklerimiz fısıldaşıp dururlar sabaha kadar, gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır, perdeeee''
Yine yüreğime dokundu be dostlar...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder