42.Blog yazımın konusu, çok önemli bir tarihi sahiplenmiş ve ruhani olarak ta 17 yıldır her gittiğimde etkilendiğim bir yarımada olan GELİBOLU...Meşhurdur GELİBOLU'nun ayazı meşhur, nice sırların sahibi olmuştur, her bir yanında başka hikayeler, acılar, dönüşümler, savaş izleri, farklı toplulukların mezarlıkları, çam ağaçları ile dolu ormanları ve rüzgar sesinin hakim olduğu topraklarıyla, gizemli haliyle duruyor GELİBOLU...1915 yılı malesef Anadolu topraklarının doğusunda olduğu gibi GELİBOLU'da da acılar ile dolu bir tarih oldu...Emperyalist ülkelerin isteğiyle bu topraklara bi haber olarak savaşmaya gelen Anzaklar, Anadolu halkı olan Türkler, Kürtler, Çerkezler, Ermeniler, Lazlar, Rumlar ile birlikte bu topraklarda yaşayan tüm halklar ve Fransızlar, Almanlar, İngilizler yine daha birçok halkların kanlarıyla yıkanmış olan GELİBOLU şimdi sessizliğini bakir koylarıyla birlikte devam ettiriyor...Mutlaka gezip görmeniz gereken yerler o kadar çok ki sevgili dostlar, birkaç gün ayırmanız gerekiyor GELİBOLU'ya, Şehitlik, Alçıtepe, Anzak koyu, Seddülbahir, Conk bayırı, Anafartalar, Kilitbahir, Fransız mezarlığı, Kabatepe mutlaka gidilecek yerler arasında...Her yıl Anzak halkının, Anzak koyuna gelip gece boyunca uyumamaları ve şafak ayini yapmaları ve yine kendi ülkelerinde GELİBOLU'ya benzer bir ada kurmaları kendi atalarına olan sadakatin güzel bir örneğini gösteriyor...Savaşların oldukça kanlı geçtiği Kabatepe ise şimdi doğa güzelliği muhteşem, Gökçeada'ya nazır harika bir kumu olan sahiliyle, orman kampı olarak bizleri ağırlıyor, yine Kömür limanı, Kemikli koyu, Hamza koy plajı, Güneyli koyu ve daha birçok koylarıyla, Saroz körfeziyle başka bir güzel denizi vardır GELİBOLU'nun...Sevgili dostlar oldukça fazla hikayeler vardır GELİBOLU ile ilgili, Buket UZUNER'in Uzun-Beyaz-Bulut olarak çıkardığı GELİBOLU romanı bu hikayelerden birini anlatır, farklı yıllarda iki defa okuduğum bu romandaki Beyaz halanın hikayesi beni çok etkilemişti, repertuarınıza almanızı isterim bu romanı...GELİBOLU, Mevlevi inancının da önemli bir merkezidir, 400 yıllık bir tarihi olan GELİBOLU Mevlevihanesi onbeş Mevlevi asitanesi içinde en görkemli semahaneye sahip olanıdır, halen ayinlerin yapıldığı ve ziyaretçi akınına uğrayan bu Mevlevihaneyi her seferinde ziyaret ederiz...Dünyanın yedi ayrı yerinde makamı olan Hallac-ı Mansur makamlarından biride GELİBOLU'da, yuvarlak kemerli girişi, blok taş ve tuğla duvar örgüsüyle mistik bir havası olan Hallac-ı Mansur makamını yaklaşık 25 yıldır gönüllü olarak bir teyze bekliyor ve ömrünü buraya adadığını anlatıyor muhabbetimizde, teyzenin en yakın arkadaşları ise türbenin bahçesindeki onlarca kaplumbağalar, bu kaplumbağalar ile de teyze ilgileniyor, içinden geldiğini söyleyerek bize hediye ettiği beyaz tesbihi ise arabamızdaki yerini koruyor...Fener tepesi üzerindeki Bayraklı baba türbesi ise ziyaretimizin bir başka noktası, Hamza koyu tepeden görebileceğimiz bu yerde ayrıca Osmanlı-Rus savaşında, Ruslara karşı savaşan Fransızların anısına savaşta ölen 5.000 kişi için yapılmış Fransız Mezarlığı da bulunuyor...Roman kardeşlerimizin ağırlıkta oturduğu bu şirin ilçede, her an mahallenin birinde klarnet, keman, cümbüş sesleri eşliğinde, at üzerinde gezdirilen sünnet olmuş çocukları görebilirsiniz...GELİBOLU Beşiktaşlılar Derneği, sahildeki şirin balık restaurantları ve Cennetkoy mevkisindeki Sidney Restaurant bir kaç duble rakı yada şarap eşliğinde yemek yiyerek boğazı izleyebileceğiniz güzel yerlerdir, özellikle gittiğim bu yerleri öneriyorum dostlar...Boğazın güzelliğine ise kilometrelerce ayçiçek tarlaları eşlik ediyor, fotoğrafların poz poz çekildiği bu tarlalarda, köylülerin sıcakkanlılığı ise yüzlerde tebessümü çoğaltıyor...GELİBOLU hem tarihi, hem insancıl, hemde şirin bir yarımadadır sevgili dostlar, gidip görelisi görüpte bir kaç gün yaşanılası yer GELİBOLU, benden söylemesi, yeni Blog yazılarımda buluşmak üzere...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN







Hiç yorum yok:
Yorum Gönder