5 Şubat 2017 Pazar




Barış'a Dair haftalık yazılarımın yolculuğu devam ediyor sevgili dostlar

HASRET zaman zaman tattığımız duygudur azizim...Bir çok şeylere HASRET duyulur, kimi zaman çok sevdiğimiz dostlara, kimi zaman yalnızlığa, kimi zaman ise geçmişte yaşanmış güzelliklere...Çocukluğumun Ulus ve Ortaköy'üne hep HASRET duymuşumdur dostlar, yemyeşil doğasına, arkadaşlarım ile yaşadığım masumane çocukluğuma...İşte o saf ve güzel duygular içinde, doğası gibi her renk insanlarıyla yaşanmışlıklar, sağlam dostlukları da beraberinde getirdi...Yaklaşık 1 hafta Ulus'ta kaldım ve koşturduğumuz, top oynadığımız, kuzukulak yediğimiz o kırlar, yeşillikler de asimilasyona uğramış acımasızca, aynı milyonlarca insanlar gibi!!! yerlerine ise koca koca dev binalar yerleştirildi...Asimilasyon uzmanı koca koca insanlar, koca koca binaları yerleştirirlerken, yeşil kırlardan sonra, mavi gökyüzünün, güzel seyr-i alemini de beyaz kalplerde, o güzel bakışlarda engellediler, zamanla yüreklere HASRET ile kırmızı aktı...Bazen de şarkılarda dile gelir HASRET, Semahat ÖZDENSES'in can verdiği şarkıda olduğu gibi ''Akşam oldu hüzünlendim ben yine, HASRET kaldım gözlerinin rengine'' ve 1 kadeh rakı ile bütünleşir o duygulu şarkılar, götürür insanı gitmek istediği yere, saatler geçer o anları yaşarken, çok şarkılar eşlik eder sana, sonra yanındaki cancağızım, şairin dediği gibi der ki ''Sende farkettin mi ? Saat vuslatı HASRET geçiyor !!''...Yine yaşanmış bir hikaye ile haftalık yazımı bitireyim dostlar, yaklaşık 5 sene önce, bir yaz akşamı kuzenlerim Emre, Erhan ve Belçika'dan sevgili dostum Süleyman ile Caddebostan sahilinde taşların üstünde adaların güzelliğinin seyrine dalarken şişe toplayan bir adamı gördük ve ona yardım olsun diye biraz şişede biz toplamak istedik, lakin o insan farkına vardığında teşekkür etti ama toplama işini, kendisinin yapması gerektiğini söyledi, belki de gururu bunu söyletti, öyleyse biraz dinlen bir şeyler içelim dediğimizde biraz şüphe ederek yanımıza oturdu hem de dinlenmiş oldu, nerede kaldığını sorduğumuzda yazları bu parkın taşları benim yatağım dedi, anladık ki bir hikayesi var bu insanın, kimsesi olup olmadığını sorduğumuzda ise kızlarının her gece kendisini ziyarete geldiğini söylüyordu, biraz daha muhabbetin demini artırınca iki kızını ve hayat arkadaşını, soba zehirlenmesi sonucunda kaybetmiş, gözü yaşlı yürekli bir insanın hikayesini, gözlerimiz dolu dolu dinledik, bir miktar para yardımını ise ne yaptıysak kabul etmedi ve sonra anladık ki onun maddi ihtiyacı topladığı şişeler ile ona yetiyordu, esas ihtiyacı ise insandı, Özdemir ASAF üstadın dediği gibi ''İnsanlar, insanların içinde, insana HASRET yaşarlar'' haftaya görüşmek dileğiyle...TANRI SEVGİDİR...SEVELİM...Barış AKENGİN

Hiç yorum yok: